1 Ağustos 2013 Perşembe

ANADOLU 5 ASIRLIK BİRLİĞİNİ YAVUZ SULTAN SELİM HAN’A BORÇLU

ANADOLU 5 ASIRLIK BİRLİĞİNİ YAVUZ SULTAN SELİM HAN’A BORÇLU
Asli kaynaklardan Osmanlı tarihini anlattığı “Kayı” serisiyle farklı bir bakış açısı sunan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Yavuz Sultan Selim’in tesis ettiği Anadolu birliğinin 500 yıldır sürdüğünü söylüyor.
Hikâye tadında kaleme aldığı “Kayı” isimli kitap serisiyle Osmanlı tarihi araştırmalarına farklı bir üslup kazandıran Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil; II. Bayezid Han ile Yavuz Sultan Selim’i anlattığı serinin üçüncü halkasıyla okurlarının karşısına çıktı.
KTB Yayınlarından neşredilen eserinde Şimşirgil, Bayezid Han’a atfedilen bazı tabirlerden, Yavuz Sultan Selim’in küpe taktığı meselesine ve Şii katliamı söylentilerine kadar tartışılagelen konulara açıklık getiriyor. Kitaplarında, anlattığı tarihî hadiseleri şiirlerle nakşeden Ahmet Şimşirgil Hoca ile “Kayı III”ü konuştuk.
NE DELİL VAR NE SENET
Bazı yazarlar II. Bayezid için sofu, tutucu gibi isimler verir. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Şayet II. Bayezid Han’ın şahsiyeti iyi bilinse idi bunlar söylenemezdi. Bu gibi ifadeler ya bilmemekten veya Osmanlı tarihine taraflı veya ideolojik bakışlar dolayısı ile söylenir. II. Bayezid Han, veli tabiatı ile anılır. Cenab-ı Hakk’a bağlılığı ve aşkı her şeyin üzerindedir. Fakat onun ihsan ve hediyelerine, bağışlarına kavuşan pek çok sanatkarın, ulemanın ve meşayıhın isimlerinin geçtiği bir in’amat defteri, padişahın ilmi ve kültürel yönünü çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır. Avrupa’daki sanat hareketleriyle ilgilenen, Anadolu’nun birçok şehrinde, Edirne’de, İstanbul’da şifahane, kütüphane, medrese, imaret ve mescitler yaptıran padişah mı tutucudur?
Bir de Sultan Bayezid, babası Fatih’in resmini sattı diyorlar.
Ancak hiçbir delil ve senet de gösteremiyorlar. Kime sattı? Kaça sattı? Nerede sattı? Ne zaman sattı? Alan ne yaptı? Bu soruların cevabını veremiyorlar. O tabloyu satın alanlar çöpe mi atmıştır ki iki yüz yıl sonra bulunmuştur. Kaldı ki Bellini’nin tablosunu nerede yaptığı ve kime sunduğu dahi meçhuldür.
Peki Selim Han’a değinmek istiyorum. Onun etrafındaki en büyük tartışmalardan birisi Anadolu’da bir şii katliamı yaptığı şeklindedir. Bu konunun aslı nedir?
Bayezid Han devrinin son üç yılında İran Safevi devleti, Anadolu’ya dailer (propagandistler) göndermek suretiyle isyanlar ve karışıklıklar çıkarmaya muvaffak olmuşlar ve Anadolu’yu parçalanmanın eşiğine getirmişlerdir. İsyanlarla mücadelede inanmayacaksınız ama, Osmanlının iki paşası ve bir sadrazamı (Hadım Ali Paşa) ile tam elli bin kişi şehit düşmüştür.
Selim Han, babası döneminde olaylara karışmış terörist durumunda olanları tespit ettirmiş ardından kimini sürgüne tabi tutmuş, kimini küreğe koydurmuş ve kimisini de öldürtmüştür. Dolayısı ile bunu bir katliam olarak değil hukuk içerisinde suçluların cezalandırılması olarak görmek gerekir. Büyük tarihçiler, padişahın bu konuda gösterdiği hassasiyetin fevkalade yerinde olduğunu belirtir.
CİHANGİR BİR PADİŞAH
Bu durumda Selim Han’a Anadolu birliğini sağlayan bir padişah diyebilir miyiz?
Yerinde bir tanım olur bu. Zira bölünmenin getirdiği kaosu ve felaketleri gören Selim Han, Türk ve İslam birliğini gerçekleştirmek yolunda dev adımlar atan cihangir bir padişahtır. Anadolu, birliğini ona borçludur. Kayı III’te Selim Han’ın yeniden birliği sağlama yolundaki gayretlerini ve çektiği çileleri görünce birlik ve beraberliğin önemi çok daha iyi anlaşılacaktır. Bakınız Selim Han’ın tarihini yazan Şükri-i Bitlisi’nin bir beyti günümüz bölünme ve parçalanmalarını dahi giderebilecek kıymettedir.
“Türk ilen Türk ü, Kürd ilen Kürd’em
Evde koyun u yabanda bir kurdam”
Tarihimize, dilimize, dinimize ve kültürümüze yabancılaştırmanın bizi birbirimize hasım etmek, düşman kılmak için tertiplenmiş en mühim bir tuzak olduğunu bugün daha iyi kavramaktayız.
KÜPE BATININ HAYAL ÜRÜNÜ
Malum çok tartışılan mevzulardan biri de Selim Han’ın resmi meselesidir. Bu resmin Şah’a ait olduğu söyleniyor. Sizce de bu doğru mu?
Hayır son zamanlarda dile getirilen en büyük yanlışlardan biridir. Selim Han portrelerinde kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında dilimli taç ile gösterilirir. Osmanlı minyatürlerinden görüldüğü kadarıyla Selim Han, kulağı küpeli bir şekilde resmedilmemiştir. Ayrıca kaynaklarda küpe taktığına dair bir ibareye de rastlanmaz. Selim Han’ın üzerinde kıyafeti dışında Avrupalı ressamların çizdiği portresi, neredeyse tıpa tıp kaynaklarda anlatılanlara benzemektedir. Ama böyle bir vaziyette Avrupalı ressamlar sadece üzerinde farklı giysi veya alametler gösterdiler diye o portre gerçek sahibinden çıkmaz. Kaldı ki bu ressamlar Selim Han’ı görerek değil muhtemelen Avrupalı tarihçilerin eserlerindeki anlatımlarından yola çıkarak çizmişlerdir. Dolayısıyla giysileri ve eşyaları ile iligili hatalar yapmaları normaldir. Öte yandan Selim Han için çizilen resimleri derhal Şah İsmail’e yakıştıranlar Şah’ın böyle bir giysisi, küpesi ve başlığı var mı diyerek, en küçük bir araştırmada dahi bulunmazlar. Şayet bulunsalardı ona ait resimlerde de bu tip eşyalara rastlamayacaklardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder